Ankara'da faaliyet gösteren Publicas PR Ajans Başkanı Almıla Kahratlı ile iletişim sektörü üzerine röportaj gerçekleştirdik.
Almıla Kahratlı; "Halkla ilişkiler algı yönetimi üzerine kurulu bir çatıdır"
Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden mezunum. Lisans eğitimimi Siyaset Bilimi alanında tamamlamış olmama rağmen çocukluğumdan beri iletişim ve reklam tutkunuydum. Bu nedenle yüksek lisansımı Başkent Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünde yaptım. Dergi, iletişim danışmanlığı gibi sektörlerde çalıştıktan sonra bu işin doğru ve yeterince yenilikçi, dinamik yapılmadığını, yeni trendlerin takip edilmediğini tecrübe ettikçe 2012 yılında Publicas PR’ı kurarak sektöre kendi imzam ile giriş yaptım.
Sizce halkla ilişkiler nedir?
Uygulamada bu şekilde olmasa da bana göre halkla ilişkiler; algı yönetimi üzerine kurulu bir çatıdır. Bu çatının altında belirlenen iletişim mesajlarının stratejik bir plan doğrultusunda profesyoneller tarafından yürütülmesi ile “halkla ilişkiler” kavramının içi dolu bir şekilde hayat bulacağına inanıyorum.
Maalesef Türkiye’de halkla ilişkiler hala sadece gazetede haber çıkarmak, etkinliklere gazeteci çağırmak olarak algılanıyor. Hâlbuki halkla ilişkiler, kitleler üzerinde kuruma ilişkin bir imaj çizmek ve bu imajın yönetilmesi konusunda danışmanlık yapmaktır. Bu amaca giden yolda basın da tabi ki en büyük yardımcımızdır.
Publicas PR hakkında bilgi verir misiniz?
Daha önce de bahsettiğim gibi Publicas PR 2012 yılında Ankara’da kuruldu. 3 arkadaşımızla çıktığımız bu yolda aradan geçen kısa süreye rağmen 15 kişilik bir aile olduk. Zaten kurulduğumuz günden bu yana yakaladığımız başarının tüm ajansın işini sevmesine ve herkesin Publicas PR’ı kendi ajansı gibi benimsemesinden geçtiğini düşünüyorum. Bunu birazcık Ankaralılık ruhuna da bağlayabilirim. O kadar büyük bir enerji ile çalışıyoruz ki çalışma arkadaşlarımı mesai bitti diye kovuyorum, gitmiyorlar…
Yaptığımız işe değinecek olursam, Publicas PR olarak öncelikli hedefimiz müşterilerimiz için şeffaf ve stratejik iletişim ortamı yaratmak. İletişimde önemli olanın planlı programlı ve kilit noktaları bulup oralara odaklanmaktan geçtiğine inanıyoruz.
Bunun yanı sıra iletişimin çok boyutlu ve birbiri tarafından desteklenmesi gerektiğini düşündüğümüz için çözüm ortaklarımızla birlikte danışmanlığını yürüttüğümüz firmalarımız için tam hizmet veriyoruz. Böylece medya ilişkilerinden kurumsal kimliğe sosyal medyadan reklam filmine tüm iletişim mesajlarının uyum içerisinde kamuoyu ile buluşturulmasını sağlıyoruz.
Ankara'da markaların halkla ilişkiler çalışmalarına yaklaşımı nasıl? Yöneticiler halkla ilişkiler faaliyetlerine nasıl bakıyor?
Kurumsal firmaların halkla ilişkiler çalışmalarına daha pozitif yaklaştığını söyleyebilirim. Ancak hala halkla ilişkiler çalışmalarını “ana sayfada haberim çıksın”, “ benim medyada tanıdıklarım var onlar zaten haberimi yapar” mantığı ile algılayan bir kitle var maalesef.
Ankara merkezli olup, Türkiye’de büyük işlere imza atan hatta uluslararası arenada iş yapan çok sayıda firma olmasına rağmen iletişime gereken önem verilmiyor. Bu firmaların yaptıkları işler sadece kendi içlerinde kalıyor. Birçok şirketin kurumsal iletişim birimi bile bulunmuyor. Açıkçası bu düşüncenin değişmesi, iletişimin profesyonellere bırakılması konusunda Don Kişot’luğa soyunduğumuzu söyleyebilirim.
Şehirler de artık markalaşıyor. Ankara'nın marka şehir olması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ankara’nın marka şehir olması konusunda son yıllarda önemli atılımlar yapıldı. Yerel yönetimlerin de bu konuda hevesli olması bizi mutlu ediyor. Çünkü Ankara’nın başkent olmasının yanı sıra yeni sıfatlar kazanabilmesi beni, hem bir Ankaralı olarak mutlu eder hem de ekonomik gelişme ile birlikte herkes için şehrimizi cazibe merkezine dönüştürür.
Ancak bu konuda yapılan çalışmalarda yerel yönetimlerin yerel markalar ile çalışmasının daha faydalı olacağı görüşündeyim.
Sosyal medyaya bakış açınız nedir?
Publicas PR olarak kendimize yeniliklerin ve dinamizmin öncüsü olma rolünü biçtik. Radyonun 38 yılda ulaştığı kitleye, televizyon 13 yıl, sosyal medya ise 4 yılda ulaştı. Bu kadar hızlı gelişen bir iletişim platformunda marka konumlandırılması, içerik üretip paylaşılması markalar için kaçınılmaz hale gelmektedir. Sosyal medya o kadar elastik bir mecra ki; tüm sektörlerdeki markalar için evrilip kendine göre içerik üretebilme ve bu mecrada yer alabilme şansı sunuyor.
Ve tüm markalar için öncelikli uyarımızdır, sosyal medyada yer almak şirketin temel kurulum belgeleri ya da web sitesi gibi zorunlu hale geldi. Çünkü bugün sizin almadığınız şirket hesapları yarın kötü niyetli kişiler tarafından alınıp sizin adınıza istenmeyen şekillerde yönetilebilir. En azından kontrolün şirketin elinde bulunması açısından biz kurumlara tüm sosyal medya mecralarından kullanmasalar bile hesapları almalarını öneriyoruz.
Siyasi iletişim hakkında neler düşünüyorsunuz?
Hepimizin bildiği gibi ülke olarak önümüzdeki iki yıl yoğun bir seçim sürecine giriyoruz. Bu süreçte biz iletişim profesyonellerine önemli bir rol düştüğünü düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de siyasal iletişim farkında olunarak profesyoneller tarafından yeni yeni yürütülmeye başladı. Bu konuda yurt dışında yapılan çalışmaların hepimize örnek oluşturduğu bir gerçek.
Siyasal iletişimin ülkemizde propagandanın önüne geçip profesyoneller tarafından yönetilmelidir. Açıkçası bu konuda siyasetçilerimizin de danışmanlarımızın da çok bilgili olduğuna düşünmüyoruz. Biz de Publicas PR olarak sürecin iki tarafı için de yol gösterici olacağına inandığımız bir projenin içerisinde yer alıyoruz. Türkiye’nin ilk Siyasal İletişim Kongresi’ne sponsorluk veriyoruz. 5 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleşecek olan kongrede konunun uzman akademisyenleri, siyasiler ve iletişim profesyonelleri bir araya gelecek.
Sosyal medya ve siyasal iletişim arasında nasıl bir ilişki olmalı?
Siyasiler mümkün olduğu kadar açık ve iletişim halinde olmalılar, zaten sosyal medyada bu olanağı en kolay sunan mecralardan birisi. Siyasilerin sosyal medyanın gücünü fark edebilmeleri için de Gezi bir dönüm noktası oldu.
Kaldı ki önümüzdeki seçim sürecinde sosyal medyanın siyasiler tarafından en aktif kullanıldığı, Türkiye’deki seçim kampanyalarının boyut değiştireceği bir dönem olacak.
Gelecekte halkla ilişkileri nerede görüyorsunuz?
Şu anki gidişat halkla ilişkilerin her geçen yıl daha çok dijitale kayacağını gösteriyor. Bu nedenle itibar yönetimi, kriz iletişimi gibi temel konular dijitale uyumlandırılarak yeniden tanımlandırılmalı içeriği buna göre hazırlanmalı.