Kimsenin ölmediği, hatta yaralanmadığı bir kaza düşünün…
Evet, can ve mal kaybı yok ama bu kazanın yarattığı hasar kolay onarılabilecek gibi değil. Hasarı karşılamak için sigorta yaptırma şansınız da bulunmuyor.
Sözü edilen bir İletişim Kazası!
Gazeteci ile konuşurken düşünmeden söylenen bir söz, ağızdan kaçabilecek bir ifade, geciken bir açıklama, bir duruş, bir dokunuş ansızın müthiş bir fırtınaya dönüşebilir. Yarattığı etki, kahredici bir itibar kaybı… İşte iletişim kazası budur.
Medya Kaza Raporları’nda dünyada ve ülkemizde yaşanan belli başlı medya kazalar cımbızlanıyor, bu kazalar ‘olay yeri bilirkişi heyeti’ titizliğinde inceleniyor, ipuçları paylaşılıyor.
İletişim kazalarına karşı nasıl korunmak gerektiği sorusunun kısa ve net bir yanıtı var: Hazırlanmak. Şunu unutmamalıyız ki zarar veren gazetecinin soruları değildir. Zarar veren o sorulara verilen cevaplardır. “İletişim kazası can almaz ama itibar alır!”
Kaynak
Bizde ne siyasetçilerin, ne kurumların “Hata ettik, üzgünüz” demeye dilleri kolay kolay varmaz.
Hiç hesapta yokken, dünya medyasının gündemine oturan iki kriz. Krizlerin başrolünü ise Hollywood’un ünlü film stüdyosu Sony Pictures ve çevreci eylemlerin vazgeçilmez ismi Greenpeace paylaştı.
Bir hastalık konusunda farkındalık yaratmak için yapılmış en etkili kampanya “Bir kova buz” iletişim tarihine altın harflerle geçti bile... Ama “ucuz PR” eleştirilerini de peşine kattı.
Belli ki Cuma günü gazeteciler, aşırı dozda basın bültenine maruz kalmış. Bir ekonomi servisinin bir günde aldığı basın bülteni sayısının 200 civarında olduğu düşünülürse, belli ki hız sınırı aşılmış.
Demokrasi “size kadar” değil, “dize kadar”. Şort üzerine KISA analizin derin darbesi