Bir hastalık konusunda farkındalık yaratmak için yapılmış en etkili kampanya “Bir kova buz” iletişim tarihine altın harflerle geçti bile.
Ama “ucuz PR” eleştirilerini de peşine kattı.
Günlerdir eline buz kovasını alan, kameranın karşına geçip, başından aşağı döküyor, ardından bu görüntüleri de sosyal medyada paylaşıyor.
Rakamlar an be an değişiyor ama Amerika’da Ağustos’un ilk iki haftası Facebook’ta 12 milyon video, Twitter’da 2.2 milyon twit paylaşılması epeyce fikir veriyor. Instagram’da yüklenen fotoğrafların sayısı ise bir milyonu geçti bile.
Nadir görülen bir kas hastalığı olan ALS için farkındalık yaratmayı hedefleyen #icebucketchallenge ya da Türkçe versiyonu ile “Bir Kova Buz” kampanyası, nasıl oldu da bir çılgınlığa dönüşüverdi? ALS gibi zorlu bir hastalık hakkında farkındalık yaratalım derken en ucuzundan PR yapanlarla nasıl bıktırıcı bir hal alıverdi?
Ünlü fizikçi Hawking’in de pençesinde olduğu bu hastalık genelde o ülkenin hastalığa yakalanmış ünlüleri ile anılıyor. Bizde Fenerbahçeli Sedat’ın, Suna Kıraç’ın hastalığı olarak bilinir. ABD’de ise beyzbolcu Lau Gehrig hastalığıdır.
Türkiye’de hasta sayısının 6 bin civarında olduğu belirtiliyor. Az sayıda hasta ama bakımı pahalı ve hayli zorlu bir hastalık.
Niye buz kovası diye merak edenlere açıklayalım. Çünkü, buz dökülen kişi adeta anlık bir kısmı felç yaşıyor ve ALS hastalarıyla empati kurabiliyor.
MEDYA İŞİN İÇİNE GİRİNCE
ALS hastası olduğunu Twitter üzerinden duyuran beyzbol oyuncusu Pete Frates’in de katıldığı ve yerel ölçekte başlatılan bir kampanyaydı. Sosyal medya ve medyanın kaldıraç etkisi yaratınca ışık hızıyla yayılıverdi.
Today programı sunucusu Matt Lauer’in canlı yayında buz kovasını dökmesi işin çılgınlık boyutuna dönüşmesine epeyce katkı sağladı. ABC televizyonunun “Good Morning America” program sunucuları da canlı yayında aynı şeyi yaptı ve ıslak ıslak yayına devam ettiler.
Icebucketchallenge hikayesi New jersey Valisi Chris Christie'nin kampanyaya katılması ve Facebook’un kurucusu Zuckerberg’e meydan okuması, bunu kabul eden Zuckerberg’in meydan okuduğu Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in ise bu konuda bir hikaye oluşturması ile medya için peş peşe çarpıcı hikayelere dönüşüverdi.
Gates’in buz kovası için bir düzenek çizip, bu düzeneği kurup uygulamasıyla ilgili video 12 milyon kez izlendi.
Medya için haberdi ve bu kez medya da haberin bir parçasına dönüşmüştü. Artık, CEO’lar, Hollywood ünlüleri, sporcular, politikacılar sıraya girmişti. Gerçi başlarından buzları döken ABD’li siyasetçilerin bazılarının araştırma fonlarını kıstıkları da huffingtonpost’a haber oldu, hem de isimleriyle.
AMERİKA’DA PİŞER, TÜRKİYE’YE DE DÜŞER
Eh, Amerika’da pişer, Türkiye’ye de düşer elbette. Popülerlik ve eğlence amaçlı, kimi zaman saçma hareketler ve gülümsemelerle verilen pozlar peş peşe gelirken, adeta ünlüler arası oyuna dönüştü.
Neden bunu söylüyoruz?
Amerikan ALS Derneği’ne kampanya ile üç günde 13 milyon dolar toplanmış, 20 Ağustos itibarıyla yapılan bağış miktarı 31.5 milyon dolara ulaşmış, bir önceki yıl aynı dönemde derneğe yapılan bağış 1.2 milyon dolarmış. Türkiye’de ise rakamlar muhtelif. 4 bin lira ile 90 bin lira arasında çeşitli rakamlar yazılıp çiziliyor. Amerikan ALS Derneği Başkanı Barbara J. Newhouse şaşkın bağışlar karşısında.
Türkiye ALS Derneği Başkanı, 15 yıldır ALS hastası olan Trabzonsporlu İsmail Gökçek de buzları başından döken ünlülerin suskunluğundan şaşkındı.
Sokaktaki insanın 20 lira bile olsa katkı sağlamaya çalıştığını söyleyen Gökçek, “Belki 100 bin kişi katıldı kampanyaya ama gelen yardım sayısı 100’ü geçmez” dedi.
Ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın paylaştığı video ise bu duruma sıkı bir göndermeydi. Videoda, ciddi bir yüz ifadesiyle önündeki buz kovasından viskisine buz koyan Yılmaz, bir yudum aldıktan sonra buz kovasını önündeki Cem Yılmaz maketinin başından aşağı döküyor ve “anlayana” tek kelime etmiyordu.
BİR KAMPANYA ve 7 İPUCU
Dünya çapında ses getirecek bir proje oluşturmak pek çok iletişimcinin hayallerini süsler. ALS ve bir kova buz hikayesi, iletişimciler için pek çok ipucu barındırıyor. Biz size yedi tanesini verelim;
1) Herkes katılabilirdi. Akıllı telefonu ve bir sosyal medya hesabı olan herkesin katılımına açıktı.
2) Kuralları son derece basitti, kolayca uygulanabilirdi.
3) Süresi net ve kısaydı. Meydan okunan kişi 24 saat içinde yanıt vermeliydi ki bu da sosyal medyada çok hızlı yayılmasını sağladı.
4) Zamanlama mükemmeldi. Yılın en sıcak günlerinde başından aşağı bir kova buz veya su dökmek serinlemek için de iyi bir bahaneydi.
5) Güçlü, odaklanmış ve geniş bir tabana yayılabilecek potansiyele sahipti. Boston College’in eski kaptanı Pete Frates ALS hastasıydı, o da işin içindeydi. Boston yapısı içinde zaten her vesile ile hızlı haberleşen bir çok grup vardı, bu grupların üst üste devreye girmesi domino etkisi yarattı. Grupların sosyal medya takipçilerinden spor ve eğlence dünyasının ünlüleri devreye girdi.
6) Basit ama açıklayıcı bir hashtag kullanıldı. Kolay, çaba hakkında bilgi veren, meydan okumayı da içeren son derece kolay bir hashtag.
7) Küçük beklentilerle başladı. Başlangıçta, Boston Callege grupları muhtemel ki büyük bir viral kampanya yapmak adına yola çıkmadılar, akıllarında büyük bir bağış hedefi de yoktu. İnsanların ALS hastalığını bilmesini ve eski takım koçları Pete’nin mücadelesini bilmesini, derneğe bağış yapılmasını istediler. Odaklandılar, tek hedefe yürüdüler, gerisi kendiliğinden geldi.
KISS MY ALS
ALS hastalığı konusunda farkındalık yaratmak için başlayan ve haftalar değil günler içinde dünyayı saran kampanyadaki belki de en etkili videosu genç bir fotoğrafçıya aitti.
Video, bir kova buzlu su görüntüsüyle başlıyor. Sonra bir genç adam ve bir araba görüyoruz. Pespembe bir bikini giymiş genç adam en seksi halleriyle arabayı temizliyor, üstüne çıkıp seksi pozlar veriyor. Şortunun arkasında ise “Kiss my ALS” yazıyor. Bu sahne başından aşağı bir kova buz dökülmesiyle bitiyor ama video burada bitmiyor.
Video devam ederken, bu kez günlük giysiler içinde gördüğümüz genç, bunu neden yaptığını bize anlatıyor. “Bu sanırım hayatımda yaptığım en utanç verici şeydi” diyen gencin açıklamaları bu kez gözyaşlarıyla sürüyor.
Anthony Carbajal adındaki bu genç adam, hayatı boyunca ALS’den korkmuş, çünkü büyükannesini bu hastalıktan kaybetmiş ve lisedeyken annesine aynı teşhis konmuş, şimdi de kendisine. Bir fotoğrafçı ve deklanşöre basan parmakları uyuşmaya başlamış bile.
Huffingtonpost’ta rast geldiğimiz bu altı buçuk dakikalık video, gencin annesinin bakımıyla ilgili görüntülerle devam ediyor. Bir ALS hastasının bakımının zorluğunu görmek istemeyen gözlerin önüne seriyor ve “Gerçekten bir fark yaratabilirsin” diyerek bitiriyor.
Ucuz PR hikayeleri peşinde koşup, buz kovasını dökerken bağış yapmayı akıl etmeyenlerin magazin hamleleri, ALS pençesindeki hastalar ve onların yakınlarının bu genç adamın videosundaki gibi zorlu yaşamları arka plana itiverdi. Bir çeşit saadet zincirine dönüştürüverdi.
Ama siz boş verin ucuz PR peşinde koşanları. Farkındayım, farkındasın, farkında...
Kaynak
medyafobi.com