Türkiye temsilciliğini İDA'nın üstlendiği Uluslararası İletişim Danışmanlığı Birliği ICCO'nun dünyanın değişik bölgelerinde yaklaşık 25 ülkeden PR danışmanlarına sorarak hazırladığı raporlar halkla ilişkiler ekonomisini, iniş çıkıları ve 2012 yılına dair beklentileri açıklıyor.
ICCO,halkla ilişkiler ve iletişim danışmanlığı alanında son zamanların en kapsamlı verilerini yayınladı. 2011'de yayınlanan ICCO Dünya Raporu'na göre, iletişim dünyası için 2010 ve 2011'i verimli geçirdi. 2008 ve 2009'da yaşanan ekonomik krizin olumsuz etkisinden sıyrılan kurumların iletişim alanında yaptığı yatırımların artmasıyla, ajansların karlılıkları da yükseldi. Sektörün en büyük iki pazarı ABD ve İngiltere, 2009'daki %5'lik düşüşün ardından 2010 yılında yükselişe geçerek ekonomik anlamda iyileşme kaydetti.
Geleceğin sorunu insan kaynakları
Sektörde vasıflı işgücü düzeyi, Brezilya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, İrlanda, Polonya, Slovenya, İsviçre, Türkiye ve İngiltere olmak üzere toplam 12 ülkede diğerlerinden daha iyi durumda.
ICCO Dünya Raporu sonuçlarına göre, gelecekte halkla ilişkiler şirketlerini bekleyen en önemli beş zorluk şöyle;
• Personel
• Müşteri bütçeleri
• karlılık
• Fiyatlar
• Rekabet
PR hangi sektörlerle büyüyecek?
PR sektörünün hacminin büyüyeceği alanlar arasında enerji, sağlık ve finans öne çıkıyor. Ancak İtalya, Portekiz ve Türkiye'nin finans sektöründen beklentileri düşük. 8 ülkede umut vaat eden kamu sektörü, yakın tarihli tasarruf tedbirlerinin halen yürürlükte olduğu 4 ülkede (Avusturya, İrlanda, İtalya ve İngiltere) düşük bir potansiyele sahip. Genel itibariyle en az umut vaat eden sektörler bakımından perakende listenin başında yer alırken, Hırvatistan, Hindistan ve Türkiye'de bu sektörde patlama bekleniyor.
Araştırmaya katılan şirketlerin %94'ü farklı yöntemlerle sosyal medya hizmetleri sunuyor. %49'u, uygulama alanlarında sosyal medyayı klasik PR ile birlikte kullanıyor. %31'i ise danışmanlık dahilinde özellikle sosyal medya konusunda çalışan bir ekipten yararlanıyor. %11'i harici iş ortaklarıyla çalışıyor.
Araştırma ile aynı zamanda, sosyal medya konusundaki uzmanlığın nerelerde arandığına ilişkin oldukça büyük farklılık gösteren müşteri görüşleri de belirlendi;
• İletişim danışmanlığı firmalarının başkanlarının çoğu (%54) müşterilerin, sosyal medya konusunda karışık görüşleri olduğunu düşünüyor.
• Anketi yanıtlayanların %27'si, müşterilerin sosyal medya iletişimini PR faaliyetlerinin bir parçası olarak gördüğünü düşünüyor.
• Geri kalan %19, müşterilerin çoğunluğunun böylesi hizmetleri halkla ilişkilerin bir parçası olarak görmediği fikrinde.
Büyümesi beklenen disiplinler
Avrupa ve Asya-Pasifik bölgelerinden 18 ülkenin katıldığı "Q1 Trends Barometer Anketi 2012" sonuçlarına göre iletişim sektörüne 2012 yılı için olumlu beklentiler hakim. PR ajanslarını tepe yöneticilerinin yarısından fazlası 2011 yılına kıyasla 2012'de büyüme bekliyor. Diğer %41 ise daha durağan koşullar beklerken, yalnızca %4'ü küçülme bekliyor. Rapora göre en fazla büyüme beklenen disiplinler dijital (%68), kriz ve konu yönetimi (%65) ve kurumsal iletişim / strateji (%59) olarak sıralanıyor. İtibar yönetimi de bu yılın büyüme alanlarından biri. En az büyüme beklenen alanlar ise, etkinlik yönetimi ve teknoloji hizmetleri (%10).
Katılımcıların %59'u enerji ve çevre sektörünün halkla ilişkiler faaliyetlerine daha çok bütçe ayıracağını düşünüyor. %43'ü BT/ teknoloji alanındaki firmaların PR bütçelerini arttıracağını öngörürken, %39'u ise sağlık ve wellness alanlarında yeni müşteri bekliyor.
2012 yılı için en az umut vaat eden endüstriler, üretim, otomotiv ve perakende olarak sıralanıyor.
PR şirketlerinden bu yılın en zorlu alanlarından yalnızca birini belirtmeleri istendiğinde, "fiyatlandırma ve karlılık" %38 ile birinci sıradayken, "müşteri bütçeleri/beklentileri" %28 ile ikinci sırada yer alıyor. "PR dışı rekabet" ise %13 olarak belirtilmiş.
İtibar hala vazgeçilmez
ICCO 2011 Trends Barometer araştırma sonuçları PR danışmanlarının %39'nun reklam eş değerini bir ölçüm metodu olarak kabul etmediğini gösteriyor. %13'ü ise reklam eşdeğerini bir ölçüm yöntemi olarak destekliyor.
İtibar yönetimi konusu ise birey ve kurumlar için aynı derecede önemli. Büyük şirketlere yönelik olarak itibarın etkin bir biçimde korunmasının önemi sorulduğunda, yanıtlayanların %66'sı itibarı "vazgeçilmez bir unsur" olarak belirtirken, %20'lik bir kesim "çok önemli" olarak değerlendirmiş.
Bu algı devletler söz konusu olduğunda da benzerlik gösteriyor. Anketi yanıtlayanların %53'ü itibar yönetiminin "temel bir ilke" olduğunu belirtirken, %28'i "çok önemli" olarak tanımlıyor. Sivil toplum kuruluşları/kar amacı gütmeyen kuruluşların yanı sıra küçük ve orta büyüklükteki şirketlere yönelik olarak, katılımcıların büyük bir çoğunluğu (sırasıyla %78 ve %72) itibar yönetiminin ele alınmasının "önemli" veya "çok önemli" olduğuna inanıyor. Bireylerin itibarının korunması ise yine önemli olmakla birlikte, diğer gruplara göre biraz daha az zaruri görülüyor.
Kaynak
Mediacat