Salim Kadıbeşegil; "Halkla ilişkiler, kurumların kendilerini kamuoyunda tanıtmalarında kullanılan etkili bir iletişim disiplinidir"
Halkla ilişkiler nedir dersek, Salim Kadıbeşegil ne der bize?
Ben halkla ilişkileri şirketlerin, kurumların kendilerini kamuoyunda tanıtmalarında kullanılan etkili bir iletişim disiplini olarak görüyorum. Dolayısıyla şirketlerin ana yetkinliklerini bilinir kılmak ve bu bilinir kıldıkları konularla ilgili karşı taraftan geri bildirim almak ilgili süreçleri çalıştıran sistemler bütünüdür. Halkla ilişkilere baktığım yerde de araştırmayla başlayan, medya ilişkileri ile devam eden, iç iletişim faaliyetleriyle desteklenen, kurumsal reklamlar, sponsorluklar ve diğer iletişim alanlarının entegre olarak kullanıldığı bir meslek disiplini olarak görüyorum.
CEO'lar için, en üst yönetimler için halkla ilişkiler nedir?
SK: Ben onların 3 tane önemli görevi olduğunu düşünüyorum. Birincisi şirketin vizyonunu belirlemek, ikincisi şirketin vizyonunu taşıyacak insan kaynaklarını seçmek üçüncüsü de şirketin itibarını temsil etmek, yönetmek ve korumak. Dördüncü işleri varsa o CEO değildir benim gözümde.
Şirketin itibarının temsil edilmesi, yönetilmesi ve korunması konusunda ağırlıklı olarak sorumluluk, araştırmalar da aynı şeyi söylüyor, %50 oranında onların üstünde. Kalan %50 de birlikte çalıştığı yönetici arkadaşların geleceği.
İletişim yönetimi ile ilgili olan konu tabi ki itibar yönetiminin kendisi değil, ama itibar yönetimi ile ilgili yapılan konuların doğru kaynaklarla aktarılması, iletişim disiplinlerinin gerekliliklerinin iyi kullanılmasını zorunlu kılıyor. CEO'lar bu çerçevede baktıkları zaman bu vizyonun ne olduğu, itibarın nelerden oluştuğu, itibarı oluşturan şirketin kendi temel özellikleri olarak tanımlayabileceğim değerler silsilesinin, satın almadan pazarlamaya, finanstan insan kaynaklarına, aklınıza gelebilecek organizasyonun bütünsel ve yönetsel alanlarının nasıl entegre edileceği ile ilgili orkestra şefidir. Dolayısıyla neyin iletişiminin yapılması, neyin öncelikle yapılması, neyin üstüne odaklanılması gerektiği konularında birinci öncelik bence onların üzerinde.
Salim Kadıbeşegil; "İtibar araştırmalarında önemli olan, bağımsız kaynaklardan ve uluslararası normlarda yapılması"
Son günlerde fazlasıyla artan itibar araştırmaları konusunda ne söylersiniz?
SK: İtibar araştırmaları güzel bir veri toplama aracı. Ne kadar çok yapılırsa o kadar çok etkili veri toplanır. Önemli olan bu çalışmaların bağımsız kaynaklardan yapılıp yapılmadığı, uluslararası normlarda yapılıp yapılmadığı kısmına bakmak lazım.
İş dünyasının itibar araştırmalarının sonucuyla ilgili düşüncelerine ne dersiniz? Bir araştırmada olup olmamaları durumunda araştırmaları sorgulayıcı olabiliyorlar.
SK: Bu gayet doğal bir refleks. Benim şirketim niye yok diye sorgulayabilirler, bu gayet doğal bir şey. Ben buradaki sorgulamadan çok , biz bunların içinde ilk 10'da ilk 20'de nasıl yer alabiliriz diye zamanı buna harcamasını daha o şirkete, o yöneticiye, geri dönüşü ve katma değeri yüksek çaba olacağını düşünüyorum.
Salim Kadıbeşegil; "Araştırma metodolojilerindeki farklılık farklı sonuçlar getirebiliyor"
Ben yaklaşık 15 yıldır aktif olarak itibar araştırmalarının, algı araştırmalarının içinde olan biriyim. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da hemen hemen incelemediğim hiçbir model kalmadı. Böyle bakıldığı zaman her bir modelin farklı metodolojisi ve her metodolojinin de farklı çıktısı olabiliyor. Bu marka değeri çalışmalarında da öyle. Bir şirketin marka değeri çalışmasında Google'ın 35 milyar dolarlık değeri varken, başka şirketin araştırmasında Google'ın 165 milyar dolarlık bir ederi olduğu ortaya çıkabiliyor. Bu araştırmanın bir tanesinin doğru bir tanesinin yanlış veya bir tanesinin hesaplı bir tanesinin hesapsız olduğunu göstermez.
Araştırma metodolojilerindeki farklılık beraberinde bu sonuçları getiriyor. Önemli olan bu sonuçların içeriğine yönelik rekabete, değişen dünyaya, küresel pazarlardaki dinamiklere uygun olarak şirketin bu verileri nasıl analiz edeceği, nasıl değerlendireceği. Yani ortada bir veri var, o verinin kaynakları belli, nasıl geldiği belli, metodolojiye de hakim olup, "Biz buradan kendimize ne çıkar getirebiliriz, biz o zaman neremizi düzeltmemiz lazım, nerelere ağırlık vermemiz lazım, iletişimde neye ağırlık vermeliyiz" diye sormalıyız.
Unutmayalım ki araştırmalar gerçekleri vermez, algıları verir. Dolayısıyla algını gör, bunu böyle değerlendirmek lazım.
Salim Kadıbeşegil; "Bugüne kadar para odaklı yönettiğimiz işler artık bundan sonra insan odaklı yönetilmeye başlayacak"
İş dünyası ve yöneticiler gelecekte neye önem verecekler? Öngörüleriniz nedir?
SK:"Business as usual" diye bir şey kalmadı artık. Bugüne kadar bir işi yönetmekle ilgili sahip olduğumuz şablonları terk etmek zorundayız. Terk etmeyen şirketler rekabet güçlerini kaybedecekler. Bu bir gerçek ve kaybediyorlar da. Hatta küresel şirketler için de geçerli bu. 2008'de borsa sektörünü çarpan o çok büyük şirketlerin sonunda şablonları terk etmemek konusunda direnişlerinden kaynaklanıyordu.
İkincisi sadece finansal odaklı işi yöneten şirketler de önümüzdeki dönem potansiyel kaybedecekleri olacaklar. Çünkü finansla beraber sosyal ve ekolojik çevre duyarlılığı alanı da bu performansın eş zamanlı, eş içerikli bir şekilde gidiyor olması onların rekabet gücünü ve geleceklerini güvence altına alacak bir şey.
Üçüncüsü liderlik değişiyor. Bugün 20 25 yaşında birisi patron oluyor ve yanında 25 - 30 yılını pazarlama satışa vermiş insanları asistan alıyor. Bu değişime, bu dönüşüme nasıl adapte olacak profesyonel yaşam? Bunu kabul etmemiz, içselleştirmemiz lazım. Yarın öbür gün benim kızım benim patronum olabilir, veya benim kızım yanında benim yaşımda insanları asistan alabilir. Değişim dönüşüm de önemli. Böyle bir durumda liderlere bakış açısındaki dinamikler de değişiyor. Özellikle sosyal alanda, sorumluluk alanında, çevre ekoloji konuları bizim jenerasyonun çok önemsediğimiz alanlar onların çok önemsediği alanlar haline geldi. Bu kişiler iş başına gelirse, yönetici kademesine gelirse, onların karar verme süreçleri çok doğal olarak değişecek. O zaman bunlara nasıl ayak uydurulacak?
Regülasyonlar konusu önümüzdeki dönem çok önemli bir gündem maddesi olacak. Çünkü regülasyonlar bugüne kadar hiç tanık olmadığımız şekilde değişmek zorunda kalacak. Bir takım telekom endüstrisinde görüyoruz bunu, tüm diğer endüstrilere de yansıyacak başta enerji olmak üzere. Dolayısıyla regülasyonlara hızlı adapte olacak, esnek organizasyonlar, kurumsal yapılara ihtiyaç olacak. Buna şimdiden hazırlık yapan şirketler daha kolay adapte olacak.
Ama herhalde en önemli değişim konusu, bugüne kadar para odaklı yönettiğimiz işler artık bundan sonra insan odaklı yönetilmeye başlayacak. Bunu yakalayabilen, bu gerçekle yüzleşen ve yüzleşme sonucunda da işinin yönetim tarzını değiştiren şirketler, gelecek dönemin lider şirketleri olacaklar. Ama hala para odaklı, bu akşam masada kaç para var odaklı çalışan şirketlerin, insan odaklı şirketler karşısında çok fazla tutunabileceklerini zannetmiyorum.
İlave edebileceğiniz bir şey var mı?
SK: Değerler konusunda biraz değinmek lazım. Çünkü biz 110-120 yıldır "Oyun Bitti" kitabında da değindiğim gibi değerlerimizi kaybettik. Zaten içimizde var olan değerler bir kenar süsü gibi bir yerinde duruyor hayatımızın içinde değiller. Enformasyon teknolojilerindeki hızlı gelişim ile beraber biz kaybettiğimiz değerleri yeniden keşfetmeye ve yeniden hayatımızın içine almaya başladık. Başta insan hakları olmak üzere, ekolojik çevreye olan duyarlılık olmak üzere, sürdürülebilir bir yaşamın gereklerini yerine getirmek ile ilgili konular olmak üzere yaşamı yeniden formatlamakla ilgili bir mesela var.
Çok teşekkürler.