Mutfakta kariyer yapanların yanı sıra kariyerinde mutfak olanlar da var. Sabah 6.30’da çalan saat, yorucu trafik, sıkıcı olabilen zorunlu eğitimler, bitmek bilmeyen kimi zaman amacı unutulmaya yüz tutan toplantılar. Bu rutine iyi gelen reçeteler; güçlü bir kahvaltı, eğlenceli atıştırmalıklar, günü güzelleştiren leziz ve nefis sunumlar.
Kalori hesaplarını bir kenara koyarsak; mis gibi taze portakal suyu, bol cevizli kayısı burger, bir dilim en esmerinden çikolata, bol peynirli omlet, gevrek bir simit, bir avuç çilek, soğuk bir karpuz dilimi… Böyle renkli ikramlar ofisi, toplantıları ve zorunlu uzun eğitimleri nasıl da güzelleştiriyor.
“Erken yatalım, erken kalkalım bir yumurtayı sütle çırpalım” günlerini geride bıraktık. Günümüzde sağlıklı yaşama dair öneriler tüm iletişim kanallarından her gün, her an önümüzde. Yemek programları, kitapları, binlerce takipçisi olan sosyal medya fenomenleri, leziz ve sağlıklı yemeklere dair ipuçları veriyor. Herkes uzmanlığını sağlıklı beslenme üzerine yapmışçasına birbirine tavsiyeler veriyor; “salatana kinoa ekle, granola ve yoğurt harika bir ikili, bitki çayını ihmal etme, ofisteki masandan su şişen eksik olmasın”. Her birimizin çalışma ortamları, güne başlama saatleri, harcadığı enerji birbirinden farklı olsa da değişmeyen kurallar var. Ben kendi adıma ofiste uçuşan beslenme önerilerini seviyorum; doğal bir fren çoğu zaman da motivasyon. Birbirimizin lokmasını saymıyor ama neredeyse her lokmada üç yeni fikir beyan ediyoruz.
Bir Isırık, Bin Pişmanlık
İtiraf ediyorum; öğrencilik hayatımda mutfakta ders çalışmaya bayılırdım. Her an tüm atıştırmalıklara yakın olmak mı bilmiyorum ama mutfağa iş taşımak hala eğlenceli geliyor. Ofisleri, işyerlerini tek tip tarif etmek neredeyse imkansız. Devasa yemekhanelerden bir müstakil evin mutfağına kadar çeşitlilik gösteriyor. Her birini deneyimlemiş biri olarak hepsinin kendine özel güzel yanları olduğunu biliyorum. Son günlerde meyve, kuruyemiş, süt, yoğurt gibi sağlıklı atıştırmalıkların yanı sıra çikolata, cips, bisküviler gibi tehlike içeren ikramları sunan mutfağı olan bir ofiste irademle mini sınav halindeyim.
Canım tatlı çektiğinde bir mürdüm eriği ile geçiştirsem de çikolata dolu çekmeceyi çektiğimde bir ısırığın tüm yorgunluğuma iyi geleceği bahanesine sığınıyorum. İşte bu zor kararı verirken iş arkadaşları nasıl da önem kazanıyor. Bizim sağlıklı beslenme elçimiz İdil’le göz göze geliyorsak tercihim her daim erikten yana oluyor.
Performans ve verimlilik peşine düşen şirketlerin mutfaklarına da göz atmalarında fayda var. Büyük değişimlerden, maliyet hesaplarından söz ettiklerini duyar gibiyim ama en azından günde iki kere meyve ikramı bile değişime yol açacaktır.
Dublin’in Leziz “Food Marketleri”
Ofiste öğle yemeği yoksa ofise en yakın, leziz ve hesaplı yeri bulma macerası başlıyor. Bu macerayı deneyimlemiş biri olarak sefertası hareketini günümüzde gönülden destekliyor ve uyguluyorum. Çarşamba günleri benim için sefertası yerini “Food Market”e bırakıyor. Dublin’de şehrin belli işlek noktalarında, iş kampüslerinde farklı günlerde kurulan “Food Marketler” dünya mutfağını ayağınıza getiriyor. Benim favorim her zaman Kore mutfağı. Bir de tesadüfen hava güneşli ise açık alanlarda kurulan bu yemek stantları keyfinize ekstra lezzet katıyor.
Güney Kore’de Karadeniz Pidesi
Mutfakta kariyer demişken benim de iki küçük maceram var. Uzun süreli otel konaklamaları personelle aranızda güzel bağlar kurulmasına vesile oluyor. Seul’de aynı otelde birkaç ay geçirince şefle sohbetimiz koyulaştı. Ve bir gün kendimi otelin mutfağında buldum. İşine aşık şef her yıl izninin bir kısmını başka bir ülkede geçiriyormuş. Bolu’da duraklarından biri olmuş. Konu Türk mutfağı olup benim de mutfağa ilgimi keşfedince şef otel mutfağına neredeyse her gün beni konuk etti. Merak ettiği yemekleri söylüyor bir gün önceden malzeme listesini veriyordum. Ertesi gün birlikte mutfağa giriyorduk. Hayatımda gördüğüm en temiz mutfaktı, inanılmaz keyifli zaman geçirmiştim. İlk gün eşime de sürpriz oldu; şefle ortak çalışmamızdan bahsetmedim. Akşamüzeri otel odasında, Seul’de Karadeniz pidesi görünce hayli şaşırdı. Şefle birlikte pide yapmayı başarmıştık. Bu deneyimle cesaretle bu yıl yine uzun soluklu kaldığımız Bangkok’taki otelimizde bu sefer kek macerası başladı. Otel kafesinin işletmecisi yeniliğe açık olduğu için kek önerim hemen kabul gördü. Ekip ertesi gün hazırlıklıydı, benim gönüllü amatör mutfak kariyerim kısa sürse de hayli eğlenceliydi.
Lezzet Sihirbazı Veda Etti
Yemekler, mutfaklar, leziz kokular çocukluğumuzdan günümüze güzel anılarımızı anımsatıyor ve bizi yeni serüvenlere sürüklüyor. Geçen hafta yaşamını yitiren dünyaca ünlü şef Anthony Bourdain’in macerası ailesiyle çıktığı Fransa tatilinde istiridye tatmasıyla başlıyor. Programlarıyla dünyanın dört bir yanındaki lezzetleri evlere taşıyan, lezzet dünyasının sihirbazlarından biri olan Anthony Bourdain’ın anısına herkese leziz ve mutlu bir ofis diliyorum.