yelda@yeldaipekli.com
"Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak" sözü kadar bugünü anlatan başka bir söz dağarcığımda yok... Bu söz Andy Warhol tarafından söylendikten sonra big brother adlı kitaba ve Robert De Niro’nun oynadığı filme kadar birçok kez karşıma çıktı... Günümüz 15 dakikada şöhret olanların, 15 dakikalığına şöhret olanların günü. Tek bir tweet, yazılan onca kitabın yazarından daha bilinir hale getirebiliyor sizi...
Ya da Instagram'da yarattığınız, küçük kare hikayeleri sizi hiç tanımayan insanlarla aranızda bir bağ oluşturabiliyor. Sosyal medyada “dürüst olabilmek” bu çağın etik ölçüsü olabilir. Yaratılmış gerçeklikleri oynayan 15 dakikanın ünlüleriyle dolu bir hayatta dürüstlük pek de anlam bulamamış bir ifade…
1 dakikada, online dünyada neler oluyor biliyor musunuz? 41 bin fotoğraf Instagram'a yükleniyor, 3.5 milyon post Facebook'da görünüyor, 350 bin tweet atılıyor... Ve tüm bunlar kendimizi ifade etmek dışında bizim ile ilgili algıyı da zenginleştirmek için kullanıyoruz. Çok net birşey var sosyal medya CV’si günümüzde yıllara dayanan, tecrübe ve teorik eğitimle oluşturduğumuz profesyonel CV’mizin önüne geçti. Çoğu şirket insan kaynakları aracılığı ile adayların sosyal medya hesaplarından ön analiz yaparak, görüşmeye çağırıyorlar. Yeni tanıştığımız insanlar ile ilgili en güçlü referans kaynağı yine sosyal medya.
Kolay ve derinliği olmayan yaratılmış gerçeklik, damıtılan gerçeklikten çok farklı çoğu zaman. Ve derinliği olmayan her tanım gibi, 15 dakikada elde edilen bu ün/şöhret de çok kısa sürede tüketiliyor. Herkes algıya odaklı, gerçeği anlamak için zaman harcamak bu hız dünyasından çok değersiz bulunuyor. Modern dünyanın esas sorununun bu olduğunu düşünüyorum... İnsan değeri, insani değerleri bilmemek. Değeri bilmek; ancak o değeri anlayabilmek için harcanan zamanla mümkün olabilen bir yetkinlik. Oysa Ibn-i Sina ne güzel demiş “Hayatın genişliği, uzunluğundan daha önemli” diye…
Hikikomori; duydunuz mu bilmiyorum... Japonca “Elini ayağını çekmek” demek. Japonya'da müzik dinlemek, internette dolaşmak, uyumak dışında bir işle uğraşmayan gençlerin sayısı gün geçtikçe artıyor ve bu kişilerin hastalığının tanımı bu kelime... Şimdilerde Japonya'da bu konu ile ilgili kitaplar dahi çıkıyor. Depresyon, kişilik bozukluğu ya da bir tür şizofreni sanılan hikikomori, artık ayrı bir kategoride ele alınmakta.
Çoğu insan; sosyal medyada yarattıkları kişilikleri ile gerçek kişilikleri arasındaki uçurumun açılması ile birlikte ya “elini ayağını hayattan çekiyorlar” ya da psikologların, yaşam koçlarının kapısını eskitiyorlar. Uzmanların ifadesine göre teknoloji bizi, sosyal hayattan koparıp hayal kurmayı ve sosyalliği kontrol altında tutan sağ beyni pasifleştiriyor. Ve üstüne üstlük bir de yarattığımız gerçeklikle yaşadıklarımız arasındaki mesafe açıldıkça, mutsuzluğa, kişilik bozukluklarına da o kadar yaklaşıyoruz.
Bilinmek, takdir edilmek, meşhur olmak mı, gerçek olmak mı? Sanırım şu ara en çok ikilemi yaşanan insanlık konumlandırması bu. Sadece fotoğraf ya da like ya da check/in için yaşanılan anlık gülümsemeler, anlık sevgiler, anlık dostluklar ile gerçek yanlızlığın ruhlardaki travması etkisindeki günümüz meşhurları…
Yeni meşhurların dünyasında, gerçek derinliğin, damıtılmış bilginin, sade bir ruhun değerini bilmek kadar insanlığı yücelten başka bir değerin olmadığını düşünüyorum…
Yelda İpekli LinkedIn hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Yelda İpekli Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Yelda İpekli Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Yelda İpekli Instagram hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın