yelda@yeldaipekli.com
Çılgınlar, uyumsuzlar, asiler, baş belaları, eski köye yeni adet getirenler. Onlar kural düşkünü değildirler ve statükoyu umursamazlar. Onlardan yararlanabilir, onlara karşı çıkabilir, onları yüceltebilir veya alçaltabilirsiniz. Yapamayacağınız tek şey onları görmezden gelmektir; çünkü onlar değişim yaratanlardır. Onlar, insanlık koşusunu bir adım ileri götürenlerdir. Bazıları onlara deli diyebilir. Bizim için onlar birer dahidir. Dünyayı değiştirecek insanlar, onu değiştirebileceklerini düşünecek kadar çılgın olanlardır.” Steve Jobs
Bu sözlerden daha iyi ne anlatabilir ki GİRİŞİMCİLİK gibi geniş, tanımlanamayan ve heyecan veren bir kavramı...
“Bak aklıma ne geldi..” diye başlayıp, “acabalar” denizinde boğuşurken “neden olmasın”lara tutunarak bilinmezliğe yapılan bir yolculuktur girişimcilik… Mükemmeli istemek, büyük resmi gözden kaybetmeden ayrıntılarda yaşamak, detaylarda sadeliği yakalamak ve odağı hiç kaybetmeden inanmak sadece inanmak bu inanca tutkuyla bağlı kalmak girişimciliği ifade eden duygular bence... Henüz söylenmemişe, yazılmamışa, ve hatta tanımlanmamışa tutkuyla bağlı olmak ancak “hayata kafa tutmakla” ya da “tam anlamıyla hayatla birlikte akmakla” mümkün olabilir.
Tüm başarı hikayelerine baktığınızda, hiçbir girişimcinin öncelikli motivasyonu para değildir. Daha derin, daha ulvi bir “neden olmasın?” sorusudur onları dürten. Pazar araştırmaları, focus gruplar ancak tanımlananı verirken onlar sadece deneysel bilgi birikimlerine dayanan duygularla yani önseziyle kendilerini güçlü hissederler. Çıkış noktaları, kendi hayatlarındaki beklentilerini tatmin ederek insanlığa sunmaktır. Heyecanlı olan süreçtir aslında, sonunda ki başarı hikayesi nasılsa yazılacaktır.
Benim girişimcilik hikayem bu cümlelerle hayat buluyor. “Avrupa’nın en cin iş fikri” ödülünü aldığım 2004 yılına uzanır. After 9; web tabanlı pazarlamanın bakir olduğu o dönemde benim hayal projemdi. Fikir çok basitti -tüm girişimcilik hikayelerinde olduğu gibi- akşam 9'dan sabah 7'ye kadar açık olacak orta çaplı bir market. Ürün talebi, İnternet üzerinden yada call centerdan sipariş alınacak ve moto kuryelerle müşterisine ulaştırılacak. Konuştuğum iş adamlarının hepsinin ortak yaklaşımı “hadi canım sende” bakışlarıydı. Bu bakışlar yatırım için destek olmalarını beklememin bile imkansızlığını yaşatmıştı bana. Ama o kadar inanıyordum ki evimi sattım, Ortaköyde minik marketi açtım, motorlar kiralandı, call center’a ciddi para yatırdım, elemanlar alındı işe başladılar… Henüz internet alışverişi alışkanlığı tüketicide yoktu ama gümbür gümbür geliyordu, hissediyordum. Bazen bunu bir tek ben mi hissediyorum mutsuzluklarına düşüyordum tabiki kolay değildi... En umutsuz olduğum dönemde Dünya’nın önemli trend belirleyici kurumlarından Springwise, after9’ı “en cin iş fikri” olarak seçti. After 9 fikrinin hayata geçtiği 6. Ayında hemde.. Ve 9. ayında Avrupa'dan bir yatırımcıya sattım Markayı... Bir markacı olarak; “Hadi canım sende” dedirten bir proje dosyası 6. ayında marka, 9. ayında ise karlı bir satışa dönüşen “iş” olmuştu. Neden sattım? Çünkü benim için önemli olan fikrimin hayata geçmesiydi, fikrimin marka değerine sahip olmasıydı. Bunu ispatlamak gibi gizli bir hedefim olduğunu sonradan hissettim. Yapılacak çok iş, işlenecek çok fikir var. Yeni “acaba…” denizlerine açılmak sabırsızlığı ruhuma girmişken satmak daha karlı geldi...
Uzmanlığım sebebiyle en çok duyduğum sorudur “Niye bir dünya markamız yok?”. “Bizim genlerimizde girişimcilik var” derim genellikle. Marka Yönetimi; uzun soluklu, stratejik kurgular ve kurallar ve müşteri beklentileri ile başarıya ulaşan bir kuram. Oysa ki girişimcilik; daha Akdenizli, daha duygusal, önsezilerle hayat bulan planlardan çok yürek ile hareket eden bir yaklaşım. Girişimcilik de hep biraz da “şans” faktörü vardır. Marka Yönetiminde şansı hep sonlara bırakırız. Tabi ki Türkiye’nin de Dünya Markaları var ve daha da çok olacak ama girişimcilik hep ağır basacak.
Tüm algıların, tanımların, ön yargıların, paradigmaların değişiminin zamanıdır. Küresel Ekonomiden, Globalleşmeden ve dünyanın küçük bir köy olduğundan bahsedildiğinden beri artık hiç bir şey daha önce bildiklerimiz gibi değil…Yeni dünya düzeninden söz edilirken yalnızca ekonomik ve sosyolojik değişimleri kastetmiyoruz. Üretimden, yönetime, iletişim çeşitliliğine, tüketiciye kadar her şey yeniden tanımlanıyor. Bilgi Çağı dediğimiz günler “bilginin doğru kullanılma çağı” tanımına ulaştı bile. Üstelik Türkiye artık her anlamda ciddi bir güç olmaya doğru hızla ilerlerken biz de kendi tanımlarımıza ulaşmanın cesaretini yaşamalıyız. Türkiye; dünya üzerinde değer bulan bir MARKA olma yolunda hızla ilerliyor.
Yelda İpekli LinkedIn hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Yelda İpekli Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Yelda İpekli Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Yelda İpekli Instagram hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın