Facebook, twitter, instagram, pinterest ve bunlar gibi yüzlercesinin, sosyal medyanın, hayatımızı nasıl değiştirdiğini, gündelik işlerin içine nasıl da girdiğini, onlardan nasıl da kopamadığımızı bir daha söylemeye gerek yok.
Ayrıca çalışanların sosyal medya kullanımının, daha doğrusu nasıl kullandıklarının, bazı krizler yarattığı da biliniyor. Çalışanlar da başka herkes gibi bazı sosyal medya tuzaklarına düşüyor, bazı iletişim kazaları yapıyorlar. Aslına bakarsanız, sadece profesyonel çalışanlar değil, tüm kullanıcılar “sosyal medya okuryazarlığı” konusunu düşünmeli.
İşyerlerinde yasaklamaya çalışmanın da ifade özgürlüğüne aykırı bir durum olmasının yanında, akıntıya karşı kürek çekmek olduğunu, önüne geçmenin değil zor, imkansız olduğunu da söylemeye gerek yok. Olası krizleri engellemek için, Facebook’ta böyle yapmayın, Twitter’da şöyle demeyin, şu saatler arasında işten başka şeylerle zaman geçirmeyin gibi kısıtlayıcı kurallar koymaya çalışmak da önleyici olamaz, doğru olmaz. Zamanın ruhuna aykırı.
Çözüm, genel çerçeveyi (anayasayı) tanımlamak ve riskleri tanıtmakta. Anayasa derken, hukuki anlamda ifade hak ve özgürlüklerini tanıtmaktan da bahsediyorum. Buna sınır konamaz. Duvarlar ancak bu iletişim başkalarına zarar verdiğinde yükselmeye başlıyor.
“Bireyin çekince duymadan düşüncelerini, duygularını ve kanaatlerini paylaşabilmesi” sağlanmalı. Dikkat edilecekler ise çok net:
· Elbette hakaret, aşağılama içermemesi. Başkasının haklarına ve kimliğine zarar vermeme, ihlal etmeme sınırları var.
· Kişilerin siyasi tercihi olur. Kurumların olmaz (olmamalı!). Söyledikleriyle kurumu bağlamak istemeyen, sosyal medya hesaplarının profilinde çalıştığı yeri açıkça yazmaması gerektiğini, ofisleri “tag”lememesi gerektiğini bilir.
· Sosyal medya üzerinden tartışmaya girerse, tartıştığı kişi/kişilerin potansiyel müşteri, tedarikçi, yatırımcı olduğunu bilir.
· Çalıştığı yerin gizli bilgilerini paylaşamaz. Halka açık bir şirkette çalışıyorsa bu konu “insider trading” suçuna bile girer.
Aslında bir çok sosyal medya iletişimi krizinin bilgisizlikten, tanımsızlıktan geldiğini şimdi siz de görüyor musunuz?
İdil Türkmenoğlu Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın