Paradigmaların birer birer kırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji sayesinde hayatımız hallaç pamuğu gibi silkeleniyor. Bir yandan birbiri ardına çıkan ürünler hayatımıza renk katarken, öte yandan iş dünyamızda tam anlamıyla bir şok yaşıyoruz.
Yıllardır yatırım yapılan ürün ve hizmetler birkaç gün içinde pazarlama tarihinin müzesinde yer alma tehlikesiyle karşı karşıya. “Ne güzel!” diye olumlu bir hayret ifadesiyle karşıladığımız bu yenilikler, kısa bir süre sonra “Peki şimdi ne olacak” sorusunu düşürüyor zihinlere.
Mesela, bunlardan biri Periscope. İlk bakışta, Twitter üzerinden canlı yayın fikri günümüz şartlarında çok olağan bir ürün ve hizmet olarak düşüyor zihinlere. Ardından eller hemen akıllı cep telefonlarına gidiyor ve indirilen uygulamalarla ilk heyecan yaşanıyor. Ancak bu yeni ürünün de diğer çağdaşları gibi yarattığı içerik zenginliği, kısa bir süre sonra marka yönetenlerin akıllarına birkaç soruyu hemen düşürüveriyor:
- Paylaşılan ortamlara ait telif ve yayın hakları ne olacak?
- Aynı ortamlardaki kişilerin mahremiyet hakları nasıl çözümlenecek?
Periscope “Çağdaş Şok” yaratan ürünlerden sadece biri. Ancak bu daha iyi günlerimiz. Zira her gün başka yeni şoklarla karşı karşıya kalacağız ve bu şokların sayısı katsayısal olarak artacak.
Bu sorunsalı gerçek manada anlamak için, yarın bir Amerikan şirketinin ışınlanma temelli ürünlerden birini piyasaya sürmek üzere beta safhasında olduğunu Twitter’dan açıkladığını hayal etmek yeter. Bu haber Twitter’a düştüğünde havayolu şirketlerinin yönetim odalarını düşünmek bile istemiyorum. Böyle bir durum gerçekleşirse, kendilerine seksenlerin ünlü grubu Buggles’ın “Video killed the radio star” adlı efsane şarkısını dinlemelerini tavsiye ederim. En azından kısa süreliğine bir rahatlama sağlar.
Şarkının Youtube linki aşağıda. Şimdiden dinlemek ve düşünmekte fayda var.
https://www.youtube.com/watch?v=Iwuy4hHO3YQ
Işınlanmanın mümkün olduğu haberinin ortaya çıkmasıyla, önce hava yolu şirketleri başta olmak üzere tüm taşıma sektörü bu şoku yaşayacaktır. Onların bu haline acınası gözlerle bakan konut sektörü de ardından silkinip kendine gelecek ve şok dalgalarını onlar da yüzlerinde hissedecektir. Farklı ülkelerde vize işlemleri ve oturma izinleri ile ilgili tüm regülasyonlar yeniden ele alınacak, ve bu düzenlemelerin ardından katledilmemiş doğa ve toplumsal huzur sahibi ülkeler bir çeşit “Kafa Rahatlığı Piyasası” ürünü olarak kendi konut projelerini dünyanın pek çok noktasında karmaşa içinde yaşayan şehirlerde lanse edeceklerdir. Buyurun, rekabetin böylesine! İmkansız ya da uzak değil; gayet mümkün ve yakın... Üstelik aslında fırsat dolu.
Peki pazarlamacılar, iletişimciler ve marka uzmanları kendi işlerinin çerçevesi içinde bu gibi çağdaş şokları gelecekte nasıl yönetecekler? Dijital medya diye bir kavramın kalmayacağı, reklamın yerini içeriğe bırakacağı, kullanıcı interaksiyonunun reklam metnini yöneteceği yıllara hazırlık yapıyorlar mı? Bence, tam anlamıyla yapamıyorlar. Siyasi gündemin hiç bitmediği güzel ve yalnız ülkemin sektör profesyonellerini zor yıllar bekliyor. Zira asıl yapmaları gereken gelecek meselelerine kafa yormak iken, onların da enerjilerinin büyük bölümünü ülkemizin siyasi gündemi alıyor.
Son tahlilde, eğer yüzümüzü geçmişten çıkarıp geleceğe dönmezsek, biz hal-i pür melalimizden şikayet etmeye başladığımızda, işlerinde yol alanlar Buggles’ın şarkısı “Video killed the radio star”ın sözlerinde geçtiği gibi “We can’t rewind; we’ve gone so far”* diyecekler.
* “Geri saramayız, çok ileri gittik.”
Hakan Senbir Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Hakan Senbir Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın