Gönüllülük; toplumlar geliştikçe değer kazanan konuların başında geliyor. Doğal kaynakların hızla tükenmesi, toplumlar tarafından eğitimin gelişmişlikle doğrudan ilişkili olduğunun daha çok benimsenmesi gibi konular gönüllüğün önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Türk Dil Kurumu “gönüllü” kelimesini “Bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen kişi” cümlesiyle açıklıyor.
Yalnızca “gönüllü” olarak bir çok konuda toplumsal sorunlarda çözümün bir parçası olabiliriz aslında. Eğitime katkıda bulunarak toplumsal kalkınmada, çevreye odaklanarak da doğal kaynakların tükenmesinin önüne geçilmesinde pay sahibi olabiliriz. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir çocuğun karnını doyurabilir, hatta bir hayat bile kurtarabiliriz. Elbette bu örnekleri sayfalarca çoğaltmak mümkün. Ancak asıl önemli olan bizim kendimizi ifade etmek istediğimiz bir konuda gönüllü olarak bu çalışmaların içine gönlümüzü, ruhumuzu katabilmek.
Gönüllülükte temel felsefe başkalarına çıkarsız yardım etmek olsa da, gönüllü kişilerin de bir çok kazanımı olduğu yadsınamaz bir gerçek. Aslında gönülden verdiğiniz her şey zaman içinde katlanarak size geri dönüyor. Uzun yıllardan bu yana gerek bireysel olarak gerekse çalıştığım kurumu temsilen bir çok proje için gönüllü çalıştım. Hiçbir karşılık beklemeden katıldığım gönüllülük çalışmalarının zaman içinde bana harika geri dönüşleri oldu. Öncelikle, özellikle bizim mesleğimizde hayati değeri olan network’ümü bu sayede inanılmaz genişlettim. Gönüllülük sayesinde benimle aynı bakış açısına sahip insanlarla bir araya gelme fırsatım oldu. Şimdiki en yakın arkadaşlarım bir dönem birlikte gönüllü olarak çalıştığım mesai arkadaşlarımdan oluşuyor. Şu anda aynı departmanda birlikte çalıştığım çalışma arkadaşlarımdan birini bile bir gönüllülük organizasyonu sayesinde tanıdım. Tüm bu geri dönüşlerin yanı sıra gönüllülüğün sağladığı o muhteşem manevi tatmin ise insanı gerçekten rahatlatıyor ve güçlendiriyor.
Yaşamın her alanında ciddi bir “doğaya dönüş”ün başladığı şu günlerde ve gelecekte; sürdürülebilir projeler üreten, doğal kaynakları daha az kullanan ve toplumun sorunlarına duyarsız kalmayıp elini taşın altına koyarak çözümün bir parçası olan firmalar diğerlerinden ayrılarak farklılaşacak. Bu da ancak sosyal sorumluluk ve gönüllülük bilincinin kurum kültürüne yerleşmesiyle mümkün olabilecek. Bu nedenle toplumda bir şeyleri değiştirmek için inanılmaz bir fırsat olan gönüllülük ve sosyal sorumluluk kavramını, bulunduğumuz kurumda veya danışmanlık yaptığımız firmalarda güçlendirmek için biz iletişimcilere büyük görevler düşüyor. Aslında bizler temsil ettiğimiz kurumların kültürleriyle uyumlu gönüllülük ve sosyal sorumluluk projeleri hazırlayarak bu sürecin daha sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlayabiliriz.
Örneğin biz çalışanlarımızda gönüllülük bilincini, firma içinde Kurumsal İletişim’e bağlı olarak çalışan 9 sosyal külüpten biri olan Çevre ve Sosyal Sorumluluk Kulübü’müzün yaptığı projelerle yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu kulübümüz Kurumsal İletişim Departmanı’nın önceliklendirdiği, kurum kültürü ile uyumlu projelerde çalışanlarımıza hatta stajyerlerimize gönüllü çalışmalara katılmak için fırsatlar yaratıyor.
Yıl boyunca gerçekleştirdiğimiz çeşitli etkinliklerle, firma kurucularımızdan Şükrü Şankaya adına oluşturduğumuz Türk Eğitim Vakfı Şükrü Şankaya Burs fonuna maddi destek sağlayarak, maddi durumu yetersiz üniversite öğrencilerinin eğitim masraflarına katkıda bulunuyoruz. Ayrıca bir çok sivil toplum kuruluşu ile ortak projelere imza atarak hem kurumsal olarak hem de bireysel olarak kendimizi ifade etme fırsatı buluyoruz. Özellikle çalışanlarımızın bilgi ve becerilerini sosyal sorumluluk projelerinde gönüllülük yaklaşımıyla kullanmalarını sağlayarak eğitim, çevre, sağlık ve insan hakları konularında etkili çözümler üretmek hem kurumumuza hem de çalışanlarımıza çok şey kazandırıyor. Tüm bu çalışmaların sonucunda motive olan çalışanlarımızın çalışan bağlılığının pozitif yönde geliştiğini de görmek bizi bu konuda daha çok çalışma yapmak için yüreklendiriyor.
Aslında geleceğin yükselen değeri gönüllüğe odaklanarak ülkeye ve topluma karşı görevinizi yerine getirirken bir yandan çalışanlarınıza moral verebilir, diğer yandan da firma itibarına muhteşem bir katkıda bulunabiliriz.
Anadolu’da bir deyiş vardır: “Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir insanı, bir insan bir toplumu kurtarabilir!” Buradan yola çıkarak; “Bizim bir küçük adımımızla ne olacak?” demeden bugünden yarına atacağımız her bir adımın geleceğimizi şekillendireceği bilinciyle “gönüllülük” konusunu bir iletişimci olarak daha fazla gündemimizde tutmalıyız. Ne dersiniz?