Günümüzde en çok duyduğumuz kavramlardan biri de iletişimdir. Hiç kuşkusuz iletişim çağında yaşıyor olmamız ve gelişen teknolojilerle birlikte her gün yüzlerce mesaja maruz kalıyor olmamız iletişimin önemini artırmaktadır. Artık hem kurumlar, hem de bireyler için bu konuda düzenli ve sistemli bir iletişim planına bağlı olarak hareket etmek bir tercihten çok zorunluluk haline geldi. Çünkü duygu, düşünce ve bilgilerin söz, yazı ve görüntülerle başkalarına aktarılmasıyla karşılıklı bir etkileşim sürecini başlatan iletişim ne kadar güçlü olursa kurumların ve kişilerin algıları da o derece olumlu oluyor. Özellikle son yıllarda bu konuya verilen önemin bir ivme kazandığını söyleyebiliriz. Ancak kurumların ve bireylerin gündemleri içerisinde yer alan bu konu sivil toplum örgütlerinde hala hak ettiği şekilde yer bulamamakta. Oysa bu konuda yol almak sivil toplum örgütlerinin başarılı çalışmalar yapmasında büyük önem arz ediyor.
Sivil toplum örgütleri söz konusu olduğunda iletişim özel bir anlam ifade eder. Tüm çalışmalarını gönüllülük esasıyla yapmak durumunda olan STK’lar amaçlarını, yaptıklarını ve ileride yapmak istediklerini hedef kitlelerine iyi anlatmak durumundadır. STK’lar kendilerini kamuoyunda anlatabilmek, hedefleri konusunda kamusal bir duyarlılık yaratmak, çalışmalarına kaynak yaratmak, medya ile olan ilişklerini yönetmek, diğer STK’larla ortak çalışmalar yapmak ve en önemlisi de yeni gönüllüler yaratmak ve var olan gönüllerini de motive etmek adına yapacakları çalışmalarda iletişim çalışmalarını merkeze almak durumundalardır. Çünkü hitap edilen kitlelerde güven oluşturmak, gönüllüler arasında “biz” duygusunu yaratmak, hedef kitleyi etkilemek, tutum değişikliği yaratmak ve çalışmaların daha görünür olmasını sağlamak ancak etkili, sürekli ve tutarlı iletişim çalışmaları ile mümkündür.
Bu yüzden STK’larda bu işi yürütecek uzman iletişimcilerin olması veya bu konuda dışarıdan danışmanlık alınması o STK’nın başarısında kritik faktörlerden birisidir. Bir STK başarılı sonuçlar almak istiyorsa konusunda uzman bir iletişimci ile birlikte hareket etmeli ve çalışmalarına bir plan dahilinde yön vermelidir. Çünkü doğru mesajın, doğru zamanda, doğru yerde ve şekilde iletilmesi ayrı bir uzmanlık gerektirir.
İletişim stratejisi bir düşüncedir, uygulayıcının yaptıkları ve bunları neden yaptığına dair oluşturacağı mantıktır. Bu mantıkta da nasıl iletileceğinden çok, neyin iletileceğine karar verme eylemi önemlidir. Stratejik iletişim dahilinde hareket etmesi gereken STK’lar mutlaka planlarını neredeyiz, nereye varmak istiyoruz, gitmek istediğimiz yere nasıl ve ne şekilde varırız sorularıyla yapmak zorundadır. Bütün bu soruların yanı sıra varılan noktada STK’nın başarılı olup olmadığını nasıl ölçüp, değerlendireceği de kritik bir önem taşır.
Diğer yandan özellikle son yıllarda birçok kurum için kendini tanıtma fırsatı veren sosyal medya, sivil toplum örgütlerinin iletişiminde de çok büyük fırsatları beraberinde getirdi. Tabii ki bu iletişim kanalı da hazırlanan genel iletişim stratejisinin bir parçası olduğu sürece anlamlı ve başarılı olmakta. Sosyal medyada yapılan STK iletişimi, takipçilerle değil, gönüldaşlarla yapılan bir iletişim olmalı. Çünkü onları yapılan çalışmanın bir parçası haline getirmek, sürdürülebilir bir ilişki yönetimi için de çok önemli.
Özetleyecek olursak; bilinirliğinin hedef kitle nezdinde artması ve o yapıyı farklılaştıran unsurların ön plana çıkması STK’ları hedeflerine bir adım daha yaklaştırır. Bilinen, aşina olunan ve güven yaratan STK’lar her zaman diğerlerine tercih edilir. Bilinirlik ve güven STK için bir referanstır. Bu nedenle bir STK’da iletişim aynı kurumlarda olduğu gibi stratejik bir plan dahilinde bir bütün olarak yürütülmelidir ve bu görev işin uzmanı olan kişilere bırakılmalıdır. Bu konunun önemini fark edip kendini konumlandıran STK’lar bugün olduğu gibi gelecekte de diğerlerinden ayrılarak, fark yaratmaya devam edecekler...