Her seçim döneminde siyasal partiler işin doğası gereği iletişim çalışmalarına hız verir ve kampanyalarını bu dönemde yoğun bir frekansta yürütürler. Seçimler bittiğinde ise çoğu söz konusu çalışmaları bir anda keserek, planlı ve sürekli bir iletişim çalışması yapmazlar. Türkiye’de siyasal iletişim maalesef sadece seçim dönemlerine sıkıştırılmakta. Oysa siyasal iletişim, iletişimin en önemli alanlarından biridir ve yalnızca seçim süreçleri iletişimi ile sınırlı olmayıp, süreklilik arz etmelidir. Tanıtım, promosyon anlayışı ile yürütülen çalışmalarda, seçmenle uzun vadeli ilişki kurma ve bu ilişkileri yine uzun vadeli kazanımlara dönüştürme anlayışı göz önünde tutulmalıdır. Siyasi parti liderleri, partilerini geleceğe hazırlamak için mutlaka iletişim biliminden yararlanmalıdır. Bunun için de itibar yönetimi kavramını düşünmeli ve partinin ana stratejileri arasında bu kavrama yer vermelidir. Siyasi iletişim ‘güven ve vaatler’ üzerine inşa edilir. Bu güvenin temelinde seçmenle kurulacak ilişkide açıklık ve şeffaflığın esas alınması gerekir. Ayrıca siyasi partinin ve adayın; hedef kitlesinin beklentilerini ve ihtiyaçlarını doğru okuyup analiz ederek bunların üzerine vaatlerini inşa etmesi son derece önemlidir. Verilen sözlerin yerine getirileceğine dair güven ortamı sağlamada, iletişim desteği olmadan istenilen sonucun alınamayacağı bilinmelidir.
Bu çerçevede iletişim çalışmaları planlanırken sadece belli bir dönem hedef alınmamalı mutlaka uzun vadeli düşünülmeli. Bunun için de ilk adım önce seçmen sorunlarının ve beklentilerinin analiz edilmesidir. Kamuoyu araştırmaları, algı araştırmaları ve daha önceki seçimlerin sonuçları bu analizlerde yol gösterici olacaktır. Elde edilen veriler doğrultusunda da adayın ya da siyasi partinin vizyonu, hedefleri ve potansiyeli ile örtüştüğü noktalar önceliklendirilebilir. Bu doğrultuda da mesajlar, iletişim kanalları ve yapılacak etkinlikleri içeren kapsamlı bir kampanya planı oluşturulmalıdır. Ancak siyasette rakibin yaklaşımlarına göre de değişen parametreler olması nedeniyle, yapılan iletişim planı mümkün olduğunca esnek olmalı. Çünkü iletişim planında bir ana strateji olsa da, kampanya diğer adayların ya da rakip partilerin iletişiminden bağımsız yürütülemeyeceği için, gün içindeki gelişmelere göre de farklı stratejilerle desteklenebilir. Esnek bir kampanya planı, adayın ve siyasi partinin yeni gelişmelere ve durumlara karşı duruş sergileyebilmesine olanak sağlayacaktır.
Siyasi iletişimde de mesajların hangi hedef kitleye, nasıl ve ne şekilde verileceği önemlidir. Bu mesajların önce pilot olarak belirlenen hedef seçmen kitlesine verildikten sonra, geri bildirimlere göre genele yayılması başarıyı arttıracaktır. Yine siyasi iletişimde mesajlar mümkün olduğunca yalın olmalı, sorunu ve sunulan çözümü yansıtmalıdır. Kullanılacak dil ve bu dilin seçmen değerleriyle uyumu da göz önünde bulundurulmalıdır. Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da özgünlük ve samimiyettir. İletişim çalışmalarında adayın veya partinin samimi, içten, doğal bir duruşla seçmenle buluşması sağlanmalı, böylelikle duygusal yönden seçmenle bir bağ kurulmalıdır.
Seçim sürecinin ardından da ilgili siyasi parti ya da lider için sonuç olumlu da olumsuz da olsa mutlaka bir değerlendirme yapılmalıdır. Ayrıca seçmenle gündelik, rutin iletişim ve bir sonraki kampanya süreci için gerekli iletişim planı tekrar gözden geçirilmeli ve gerekli revizyonlar hayata geçirilmelidir.
Tüm bu süreçte gözardı edilmemesi gereken en önemli konu ise siyasal iletişimin uzmanlık isteyen bir konu olduğu ve tüm bu süreci tasarlayacak siyasi iletişim danışmanının, onunla birlikte çalışacak iletişim uzmanlarının, reklamcıların ve sosyal medya uzmanlarının belirlenmesinin ve tüm bu ekibin birbiriyle eşgüdümlü çalışmasının başarı için kritik önem taşıdığıdır.